Sosyete Cansu ile Züğürt HüseyinÇok kişinin gidip göremediği, görenlerin ise asla ayrılmak istemediği, Ferhat ile Şirin'lerin, Kerem ile Aslı'ların, Leyla ile Mecnun'ların, Safiye ile Faik'lerin yaşadığı bir aşıklar diyarı varmış.
Her canlı, bu diyara gitmek istermiş ancak buranın da bazı olumsuz tarafları varmış. Burada zenginler çok zengin, fakirler ise çok fakirmiş ve iki kesim arasında inanılmaz bir ekonomik uçurum varmış.
Bu diyardaki en zengin ailelerden birisi de Uzanoğlu ailesiymiş. Son derece lüks bir villada yaşayan bu çekirdek ailenin, Cansu adında güzeller güzeli bir kızları varmış.
Cansu, baba parası sayesinde, beynini ÖSS'ye kurban etmeden özel bir üniversiteye başlamış ve orada eğitimi sürdürmekteymiş.
Güzel ve zengin olduğu için Cansu'nun çevresinde bir sürü erkek varmış ama o hiçbiriyle ilgilenmiyormuş. Çünkü zengin, zübbe tiplerden inanılmaz derecede sıkılmış. Cansu okuldan sonra eve gelip tüm zamanını MSN'de geçirirmiş. En sıcak havalarda dahi villanın yüzme havuzunda yüzmek yerine bilgisayar başında otururmuş.
Birgün Cansu MSN'de Hüseyin diye birisiyle tanışmış. Hüseyin, fakir ama gururlu, ilkokul 2'den terk, annesinin evinde yaşayan, bir tamirci atölyesinde çıraklık yapan bir gençmiş. Kısa sürede Cansu ile Hüseyin'in sohbetleri ilerlemiş ve belli bir zaman sonra birbirleriyle yazışmaktan başka birşey yapmaz olmuşlar. Günün 8 saati birbirleriyle konuşuyorlarmış. Birbirlerine her geçen gün daha çok bağlanıyorlarmış.
Aradan 2 ay geçmiş. Gene bir gün Cansu, okuldan gelir gelmez odasına çıkıp MSN'in başına oturunca ailesi bu durumdan oldukça kıllanmış. Tam Cansu'yla konuşmaya karar verdiklerinde, Cansu daha erken davranmış ve ailesine Hüseyin'le evlenmeye karar verdiklerini açıklamış. O gün deyim yerindeyse villada kıyametler kopmuş.
Ertesi gün varoş mahallede, Hüseyin atölyeden eve gelir gelmez MSN'ye girmiş ve Cansu'nun online olduğunu görmüş. Hemen 'slm' yazmış ve Cansu'nun webcam açması için teklif göndermiş. Webcam açılınca Hüseyin şok olmuş çünkü kameradaki şahıs Cansu değil;şişman, beyaz atletinin üstünden kıvırcık siyah kıllar fışkıran, bıyıklı, sakallı, Recep İvedik gibi bir herifmiş.
'Ben Cansu'nun babası, ünlü işadamı Cem Uzanoğlu'yum. Bak, kızıma MSN'de yazıp duruyorsun, onu rahat bırak. Sen ona göre değilsin. Biz sosyete çocuğuyuz' demiş Cansu'nun babası.
Hüseyin bu sözlere çok içerlemiş. 'Ben *rospu çocuğu muyum?' diye cevap vermiş ve gözünden 2 damla yaş boşalmış. 'Ben kızını seviyorum babacım. Lütfen böyle yapmayın!'
'Kaç para istiyorsun kızımın peşini bırakmak için?' diyerek öfkelenmiş baba.
'Bana dünyalar kadar para versen genede Cansu'yla beni ayıramazsın, bizim aşkımız herşeyden daha büyük, herşeyden daha yüce' demeyi düşünmüş Hüseyin ama sonra hikaye çok klişe olacağı için söylememiş. '10 bin dolar ver, kızına bundan sonra mail bile forwardlamam' diye cevap vermiş Hüseyin ve utanmadan bir de gülen smiley yollamış.
'Anlaştık'
Aradan haftalar geçmiş, Cansu MSN'de Hüseyin'e bir sürü yazı yolluyor ama ilginç bir şekilde bir türlü cevap alamıyormuş. Hüseyin'in bilgisayar başında olduğu kesinmiş çünkü Hüseyin avatar resmine sürekli üstü çıplak, artistik fotoğraflarını koyup duruyormuş. Hüseyin'in bilgisayarının başında olduğu kesin olmasına rağmen bir türlü Cansu'ya cevap vermiyormuş.
Gene birgün Cansu, Hüseyin'i facebooktaki kızların fotoğraflarına yorum yaparken yakalayınca dayanamamış.
'Artık herşeyi biliyorum. Babamdan 10 bin dolar aldın ve aşkımızı parayla sattın. Meğer sen ne kadar aşşağılık bir adammışsın' yazmış Cansu ve ağlayan smiley yollamış.
'Aşkım, sandığın gibi değil. O parayı bizim kavuşabilmemiz için aldım. İş kurdum o parayla. Bir dükkan kiraladım, kadın iç çamaşırı satıyorum. En kısa zamanda işleri büyütüp en az baban kadar zengin olacağım ve o zaman babanın seni bana vermekten başka çaresi kalmayacak. '
Cansu'nun yolladığı kızgın smileylar birden yılışık smileylara dönüşmüş. 'Gerçekten mi?Aşkooommmm, seni seviyorummm :P '
Aradan 3 ay daha geçmiş. Bu 3 ay boyunca beklentilerin aksine Cansu'nun babası ile Hüseyin arasındaki ekonomik uçurum çok daha büyümüş. Cansunun babası, girmediğim bir yer kalmasın diyerek siyasete girmiş ve AK Partiden milletvekili adayı olmuş. Cansunun babası şöhretine şöhret katadursun, öte yandan Hüseyin ise iç çamaşırcı dükkanını batırmış ve eve gelen haciz yüzünden kendi içindeki iç çamaşırlarını bile hacizcilere vermek zorunda kalmış.
Çaresiz Hüseyin yardım dilenmek için annesinin yanına gitmiş ve dükkanının iflas ettiğini söylemiş. Fakat annesinden hanımeller reklamındaki gibi destek falan görememiş. Annesi 'Ne halin varsa gör deyyuzz' diyerek evden kovmuş Hüseyin'i.
Cansu ise Hüseyin'e hangi şartlarda olursa olsun evlenmek istediğini ve gerekirse evden kaçıp tüm zenginliklerden vazgeçebileceğini söylemiş. Çılgın aşıklar, aşkları için herşeyi göze almışlar.
Cansu babasıyla son kez insan gibi konuşmayı denemiş ama hiçbir olumlu yanıt alamamış. Babası ona 'O serseriyle evlenirsen siyasi kariyerim iki paralık olur' diyor başka da birşey demiyormuş. Fakat Cansu babasına meydan okumuş ve kararından asla vazgeçmeyeceğini söylemiş.
Ancak bu söylediklerinin hayatının hatası olacağının farkında değilmiş.
Bir gece Cansu uyumak üzere yatağına uzanmış. Oda kapısının aralığından vuran küçük ışık dışında odası kapkaranlıkmış. Birden bire Cansu birkaç tıkırtı duymuş ve aralık kapıdan gelen ışığın önce büyüdüğünü sonra da yok olduğunu görmüş. Kapıdan biri girmiş ve kapı şiddetli bir şekilde kapanmış. Bir gölge Cansu'nun üzerine bir ağırlık gibi çökmüş. Cansu çığlık atmak istemiş fakat gölge onun ağzını kapadığı için fırsat bulamamış. Bir süre sonra çırpınmayı da bırakmış Cansu ve bilincini kaybetmiş. Dünyası karardıktan hemen sonra, son bir güçle gözlerini açmış. Hayal meyal babasının elleri kanlı ve korku dolu gözlerle ona baktığını görmüş. Cansu gözlerini tekrar kapamış, bir daha da açamamış ve o an hissettiği tek şey acıymış.
Devlet Hastanesi Acil Servis 03:47
Acil servisten çıktığında çaresiz anne ve baba doktorun çevresini sarmış. 'İyileşecek mi doktor' diye sormuşlar korku dolu gözlerle. 'Durumu her geçen saat iyiye gidiyor, inşallah daha iyi olacak' demiş doktor.
Gecenin 2'sinde boğazı kesilmiş halde bulunan Cansu hastanede yoğun bakımda yaşam savaşı veriyormuş.
Babası doktorlardan zar zor izin alarak kızının yogun bakım odasına girmiş. İçerde bir hemşire olası bir gelişme için nöbet bekliyormuş. Babası nemli gözlerle kızına bakmış ve gözündeki nemler yaşa dönüşerek yanağından çenesine doğru süzülmeye başlamış. Kızının saçlarını okşamış.
'Kızım neden. ' diye konuşmaya çalışmış ama birden sesi kısılmış ve göğsünü tutmaya başlamış. Nefes alamıyormuş ve yere yığılmış. Hemşire panik içinde ne yapacağını bilememiş ve hemen doktoru çağırmak üzere odadan çıkmış. Hemşire odadan çıkar çıkmaz, adam baygın yattığı yerden bir anda, hiçbir şey olmamış gibi doğrulmuş. Gözleri hiç olmadığı kadar iri ve dikkatli bakıyormuş. Kızının yattığı yatağa doğru iyice yaklaşmış ve kızın koluna takılı serum torbasını çıkarıp yerine yanında sakladığı başka bir torbayı bağlamış. Kızına son bir kez bakarak 'Bunu bana yapmamalıydın, o züğürt herif için kariyerimi tehlikeye atmamalıydın. Bu sefer öleceksinnn!!' diye bağırmış. Doktorlara ayakta yakalanmamak için aceleyle az önce fenalaşma numarası yaparak yığıldığı yere kendini tekrar bırakmış, kıvranmaya devam etmiş. İki dakika sonra hemşire ile doktor odaya geri gelerek kalp krizi geçirdiğini sandıkları babaya ilk müdaheleyi yapmışlar fakat babanın durumunun hiç de ciddi olmadığını farketmişler. Sabaha doğru ise Cansu'nun ölüm haberi hastane koridorlarında yankılanmış.
Otopside Cansu'nun kanında ilginç bir şekilde yüksek dozda insülin bulunmuş. Neden olarak doktor hatası gösterilmiş. Uzanoğlu ailesi hiçkimseden şikayetçi olmayınca olay anında ört bas edilmiş.
Hüseyin, ertesi gün haberi Posta gazetesinin 3. sayfasında okumuş ve dünyası başına yıkılmış. 'AK parti milletvekilinin kızının dramatik ölümü'. Hüseyin'in ayakta duracak gücü kalmamış, son bir gayretle haberin hemen üstündeki Cansu'nun babasının feryat ederken çekilmiş fotoğrafına bakmış ve Hüseyin üzüntüden oracığa yığılmış.
O günden sonra Hüseyin bir daha hiç MSN'de oturum açmamış, internete bağlanmamış. Ve o günden sonra Hüseyin'e ne olduğunu kimse kesin olarak bilmiyormuş. Hakkında çeşitli söylentiler yayılmış. Kimileri Hüseyin'in aşk acısından taşa dönüştüğünü, kimileri ise adsl parasını ödeyemediği için internet bağlantısının kesildiğini söyler.
O tarihten beri Cansu-Hüseyin aşkı dillerden dillere geçmiş, bir destan olarak nesillerden nesillere aktarılmış. Hüseyin hakkındakonuşulan söylentilerden en iyimser olanı Cansu'nun ölümünden sonra kendi köyünden bir kızla evlendiğiymiş. Söylentiye göre kendisi gibi fakir olan bu köylü kızıyla mutlu bir şekilde yaşamış ama aklının bir köşesinden Cansu'yu hiç çıkarmamış. Her haftasonu Cansu'nun mezarının başında dua ederken görülürmüş ve sürekli her yerde Cansu'yla bir başka diyarda buluşacaklarına dair yemin edermiş.
Gönderen: İsmail Pişer
Eklenme Tarihi: 21 Ağustos 2008 Perşembe
Okunma Sayısı: 4900
Oylama:
Etiketler: Sosyete
Cansu
ile
Züğürt
Hüseyin
|